Hastalıktan çok hastaya odaklanan yaklaşım: Bütüncül tıp

Hastalıktan çok hastaya odaklanan yaklaşım: Bütüncül tıp

Holistik, integratif, fonksiyonel, geleneksel, tamamlayıcı veya bütüncül… Tıpta birden fazla isimle anılan ve insan sağlığına bütüncül bir çerçeveden bakmayı sağlayan bu yaklaşım, gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Bütüncül tıbbın en önemli özelliği ise hastalıktan çok hastaya odaklanılıyor olması.

Tamamlayıcı sağlık sigortasını herkes duymuştur. Peki, kendi kendinizin “tamamlayıcı sağlık sigortası” olabileceğinizi biliyor muydunuz? Geleneksel ve tamamlayıcı tıp, kişiye hastalıklarıyla baş etmek konusunda sorumluluk yüklüyor. Peki, bütüncül tıp neleri kapsıyor?

Türkiye’de yalnızca Sağlık Bakanlığının sertifikasına sahip olan doktor ve diş hekimlerinin uygulamasına izin verilen yönteme dair detayları Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama Merkezi Müdürü Dr. Kanat Tayfun ile konuştuk.

Hastalıktan çok hastaya odaklanan yaklaşım: Bütüncül tıp

Kişiye özel tedavi

Bu uygulamalar, her ne kadar farklı adlandırılsalar da hepsinin kelime anlamı bütüncül. Temelde de hepsi aynı şeye odaklanıyor. Hastanın anlattıklarına göre hastalığın sebebinin araştırıldığı bütüncül tıbbın detaylarını Dr. Tayfun şöyle anlatıyor:

“Omzum ağrıyor dediğiniz zaman batı tıbbı yaklaşımında omuz için bir ağrı kesici verilir. Başım ağrıyor dediğinizde baş ağrısı için bir ilaç önerilir. Bütüncül yaklaşımda sizin söylediğiniz semptom aslında bir sonuçtur. Burada sebep aranır. Kök sebep (root cause) aranır. ‘Neden başınız ağrıyor?’ sorusu araştırılır. Her hasta için bir beden ruh bütünlüğü içerisinde, hastanın ifade ettiği hikayenin sebebi aranır.”

Baş ağrısına sebep olabilecek onlarca neden varken tedavisinde hemen hemen aynı ilaçlar kullanılıyor. Her hastanın sağlık geçmişinin, dolayısıyla ağrı sebebinin farklı olduğunu söyleyen bütüncül tıp, hastalığı tedavi etmede ilaçtan daha fazlasına ihtiyaç var diyor. Dr. Tayfun konuya dair şunları söylüyor:

“Baş ağrısının o kadar çok sebebi var ki. Ama hepsini tek bir ağrı kesiciyle tedavi ediyoruz. Hastaya bütüncül yaklaştığımızda, her hasta özeldir, her hastanın baş ağrısı kendisine özeldir. Neden ağrıdığı tespit edilir o sebep ortadan kaldırılır. Yani temelde baş ağrısına odaklanılmaz, hastaya odaklanılır. Şikayetine, hastanın kişiliğine odaklanılır. Çünkü hasta bir birey, bir bütündür. Bu yüzden ruhsal, bedensel hatta genetik geçmişiyle bir bütün olarak ele alınmalıdır. Batı tıbbı yaklaşımından da ayrımı budur.”

Bedenin kendisini tamiri mümkün mü?

Bu metotlar, kimyasalları hiç kullanmamayı ya da kısa süreli ve az dozda kullanarak tedaviyi hedefliyor. Holistik, integratif, fonksiyonel, geleneksel, tamamlayıcı… Hepsi bütüncül tıbbı meydana getiren yaklaşımlar. Bu yaklaşımlardan bazılarını Dr. Tayfun anlatıyor:

“Holistik yaklaşımda amaç mümkün oldukça kimyasal ilaç kullanmadan, bedenin kendi kendini tamir etmesini sağlamak. Bedenin öz enerjisini tedavide kullanmak. Akupunktur da bir tedavidir. Akupunkturda hiçbir kimyasal yok, ilaç yok. Binlerce yıldır uygulanan bir metot. Yaptığınız tek şey hastanın vücudunun önceden belirlenmiş yerlerine, bildiğiniz noktalara düz çelik iğneler ya da bu altın da olur, gümüş iğneler olur ya da küçük iğnelerle kanatarak o noktaları tedavi etmek. Hiçbir kimyasal ilaç kullanmadan hastanın pek çok şikayetinin bittiğini görürsünüz.”

Dr. Tayfun’un kendi kliniğinde uyguladığı integratif tıp metodunu ise şöyle anlatıyor:

“Bir hastamız başım ağrıyor diye geldiğinde ben ‘baş ağrını tedavi edeceğim’ demiyorum. Önce nörolojiye gönderiyorum. Nörolog arkadaşım poliklinikte muayenesini yapıyor, tanı koyuyor ve tedaviye başlıyor. Hasta sonra bana geliyor. Yani tam anlamıyla integratif çalışıyoruz. Hiç ilaç tedavisi uygulamıyoruz. Tedaviyle kullanmaya başladığı ilaçların zaman içerisinde dozunun azaltılması veya bırakılması gerektiğine iki doktor beraber karar veriyoruz.”

Dünya Sağlık Örgütü, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın entegrasyonu için çalışıyor

Bütüncül tıp yaklaşımlarının insan sağlığı üzerindeki faydaları her geçen gün daha çok fark ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü de adına “Integration of Traditional and Complementary Health Systems Into the Health Care System” dediği, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbı ana akım tıbbın içine entegre edeceği bir model üzerinde çalışıyor.

Entegre edilmek istenen sistemi Dr. Tayfun “Hastanede onkoloji kliniğindeki hastalar kemoterapilerini de görür geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinden de faydalanırlar” sözleriyle açıklıyor.

Her şeye rağmen, bütüncül yöntemlerin ana akım tıbbi yöntemlerden ayrı uygulanması düşünülemiyor. Bir hasta laboratuvar testlerini, fiziki muayenesini olduktan sonra bu tedaviye başvurulmalı diyor Dr. Tayfun.

“Fonksiyonel tıp gerçekleştirilirken batı tıbbının yaklaşımları da ön plandadır. Hastanın önce laboratuvar testi yapılır. Sonra hastayı karşınıza oturtup doğduğundan beri başına gelen bütün hastalıkları sebep sonuç ilişkisiyle sorgulayıp, hastanın hikayesini aldığımızda laboratuvar sonuçları da eklenir. Burada mümkün oldukça kimyasal ilaç kullanmadan bedenin kendi kendini tamir etmesini sağlamak amaçlanır.”

Dr. Tayfun’a göre, kronik hastalıklara yol açan yaşam tarzımızı değiştirerek çok daha uzun süre sağlıklı kalabiliriz. Buna uyamayanlar aynı şikayetlerle defalarca doktora gitmeye devam eder.

“Geleneksel tıp yaklaşımı sizin neden tansiyonunuzun yükseldiğini bireysel anlamda çözer. Bunu değiştirmek için hastaya önerilerde bulunur. Kronik hastalığa sebep olan yaşam stili değiştirildiği zaman, bir daha tedaviye ihtiyaç duyulmayabilir.”

Bakanlık 18 bin sertifika verdi

Bu konuda dünya çapında düzenlenen toplantılara bakıldığında, bu tür metotların daha sık gündeme geleceği düşünülüyor. Bu alanda Türkiye’nin de başarılı çalışmaları var.

Sağlık Bakanlığının 2014 yılında resmi gazetede yayımlanan, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliğine göre, doktor ve diş hekimleri bütüncül tıp eğitimi alındıktan sonra bu yöntemi uygulayabiliyor.

“Bakanlık şu ana kadar yaklaşık 18 bin sertifika verdi. Oldukça büyük bir grup var. Yurt dışında düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü toplantılarında, Sağlık Bakanlığının bu yönetmeliğini ve eğitim müfredatını gösterdiğiniz zaman gerçekten diğer ülkelerin çok beğenisini kazanıyor. Dünya Sağlık Örgütünün de çok önerdiği bir sistem.”

“Sadece tıp eğitimi almış kişiler uygulamalı”

Tıp eğitimi almamış kişilerce uygulanmaması gereken bütüncül tıp metotları, Sağlık Bakanlığının onayıyla uygulanabiliyor. Ancak her ülkede böyle bir şart bulunmuyor. Konuyla ilgili Dr. Tayfun şunları söylüyor:

“Almanya’da tıp eğitimi almadığı halde homeopat olduğunu söyleyen kişiler var. Bu tabii bir sorun yaratıyor. Doktor gözüyle bakamadan, değerlendiremeden hastaya tedavi verilemez. Türkiye’de bu doktorların yapmasıyla sınırlı tutulduğu için gerçekten dünyada bir ekolümüz var. Bence doğru olan sistem de bu.”

Uzmanlar aslında sağlığımızı henüz bozulmadan korumamız gerektiğini söylüyor. Bu da temelde kendi bedenimizi yakından tanımakla mümkün görünüyor.

Bu haber canssuu cakir tarafından son kontrolden geçirilerek yayına alınmıştır.